olmayan bir çöl
olmayan bir kale ve olmayan bir düşman. tatar çölü. dino buzzati.
yazar başından itibaren bu inançsızlıktan bir gıdım şaşmıyor. sınır kışlasında geçen bir hikaye anlatıyor gibi yapıcam ama siz buna çok da takılmayın, diyor.
roman 1940 yılına yazıldı ve daha sonra italyan edebiyatında başyapıt olarak kayıt altına alındı. peki bu heyecansız hikayeyi dikkate değer yapan nedir?
teğmen giovanni drago kuş uçmaz kervan geçmez bir noktada bastiani kalesine göreve gönderilir. gider gitmez de tayin aldırma planı yapar ama geçirmesi gereken dört aylık mecburi hizmet süresi vardır. gel gelelim bu dört ayın sonunda drago düzene alışır ve muhtemel bir düşman saldırısının hayali ile kalmaya karar verir. bu sınır kışlasında kimse gerçeği itiraf edemez. gölgelerle karartılarla oyunlar oynanır ve “arkalarından bir kapı kapanır”. otuz yılı bir düşman yaratıp onu bekleyerek geçirmek. hiçbir şey yaşanmadan sarnıçtan damlayan su sesi ile arkadaş olunur.
bu romanda birbirine zıt iki şey savaş umudu. savaşın umut olduğu bir roman ve bu umut ile 30 yıl koca bir hiçliğe bakarak geçiyor, varlığı bile şaibeli tatar çölüne.
heyecan dolu bir anlatı değil ama tıkır tıkır da işliyor. aşina olduğumuz kavramların altında bir derinlik var; düşman, savaş, umut, bekleyiş..
yazar bunu bize niye yapıyor peki? okuduğun yaşa göre efekti değişebilir bir roman. çünkü bence soru şu:
benim tatar çölüm ne? bu, 30 yaşında düşünce katmanlarında başka yankılanır 50 yaşında başka.
buzzati’nin düşüncesini ilerleterek okumayı denersek ne olur? deneyelim: insan hayatı boyunca sadece egosu ile ilişkidedir diğer tüm ilişkiler bir yanılsamadan ibarettir.
kitapta altını çizdiğiniz yerler için yorumlarda buluşalım.