kartezyen lambalarında muhaberat yapraklarının göz kopçaları dikkat otomatik kapı çarpar. gördüğünüz gibi yine gayet net bir insanım.
instagram kapandığında kaydedilenler lokasına ulaşamayacağımı hemen hesaba katamadım 3. gün falan 3d evreninde bir kapıya kilit vurulunca zihnimde bu sefer bir başka kilit açılmış gibi oldu: kaydedilenlere ulaşamadığımda… vpn indirdim ben de.
instagram kapanmazdan önceydi flu’da görme biçimleri konuşuldu. belgeselinden derlenen kitabı okumuştum. john berger’ın sözleri üzerinden fotoğrafın geleceğini görmek mümkün olabilir mi? her gün milyonlarca insan milyarlarca görüntü üretiyor. bunlar ağırlıklı olarak ig paradigmasında dönüyor. böylesi bi aşırı üretimin içinde anlamlı manifestasyon ya da berger’ın atıfta bulunduğu manada özgünlük ne kadar mümkün?
bu yaz instagram’dan bir göç yaşandı meta kendi yapay zeka modelini eğitmek için herkese açık sosyal medya paylaşımlarını fotoğraf ve gönderi altı yazılarını paylaşacağını duyurunca resim fotoğraf alanında üretim yapan pek çok sanatçı cara’ya geçti. deklanşör tanrısı bu evlatlarıyla gurur duydu.
yayında bir fotoğraf felsefesine doğru kitabı da konuşuldu onu da okudum. daha önce bahsettim mi hatırlamıyorum fotoğraf eğitimini montreal’de mektupla eğitim veren bir sanat okulundan aldım. ürettiğim fotoğrafların dialarını mektupla gönderiyordum işaret kalemi ile değerlendirip geri postalıyorlardı. sınav dönemi ayrıca karşılıklı teyp kaydı gönderiyorduk. kadrajın içine aldıkların bir şey, dışında bıraktıkların başka bir şey daha söylüyorsa bu eğitimin üretim pratiğim üzerindeki etkisini yadsıyamam.
ilk bakışta kuşkulu görünen fotoğraf dilim üzerine düşündüğüm bir zamanda bunların peş peşe gelmesi tesadüf olamaz çünkü aşırı üretimin içinden sıyrılmanın ihtimali hâlâ o dilin içinde kurulu ve bunu düşünmemek imkansız.
vilem flusser kitabında fotoğraf makinasının (sürekli çekmeye ayarlı bir makine) içinde teorik olarak çekilebilecek tüm fotoğrafları taşıdığını izah ediyor. sen buna karşı ne üretebilirsin? bu açıdan eleştiri insan uzvunu taklit eden bu kutuyu herhangi bi akışın mümkün olmadığı sanki bir barajın içindeymiş gibi bir oraya bir buraya tutan fotoğrafçıya gelir ki ona da foto proleter diyor. insanın içine oturur.
1983 yılında bunlar konuşulurken 1983 x bugünü AI da bızzlatarak fotoğraf üretenlerin neşesi. makineyle makine dışı ölçüt ve değerlerle çalışabilme ihtimalini değerlendirebilir miyiz derin düşüncelere dalmış bakışlara uygun yerlerde belki kendi makinemizi kendimiz yapmayı deneyebiliriz